Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Konya - BozkırKonya - Bozkır
KARABAYIRKARABAYIR
KöyüKöyü
wwwwww
.bozkirkarabayirkoyu..bozkirkarabayirkoyu.
comcom

Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu

Basın Bülteni Basın Bülteni



TEMMUZ 12 2009 YAYLA GÜNÜ

 

  

 

 12 Temmuz 2009 tarihinde yapılan 

8. Yayla Günü’nde söz alan konuşmacılar : 

1-          Mehmet Mete  

 2-   Murat Ceylan

3-   Ahmet Şen

4 -  Abdullah Çelik

5-   Muharrem  Şen

6-     İbrahim Mete

7-     Ali Kaya 

 8-    Havva Gedik

9-   Fatma Kıran

10-  Hayriye Akkuş

11- Abdurrahman  Oğuz

12-  İbrahim Arslan

13-  Kadir Oğuz

14-  Mustafa Şen

15-  Ebubekir Oğuz

16-  Mustafa  Yalçın

17-  İsmail Ceylan

18-   Abdullah Tağmat 

  19-   Ahmet Ceylan

   20-    Bilal Gündüz  

21-    Halil  Şahin

   22-    Halil  Ceylan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

          Sayın  :  ............            Sevgili gönül dostlarım ;             Kaderi ilahi  bizleri aynı mekanlarda  birbirine yakın zamanlarda bir araya getirdi.  Küçük dünyamız  yaklaşık aynı  şartlarda şekillendi.  Gözümüzü açtığımız  coğrafyanın  ekonomik ve sosyal şartları insanımızı gurbet ellere savurup attı.  Ama bizim insanımız  hiçbir zaman  yılmadı. Bilakis  bu durumu  hayata bağlanma ve  çalışma azmine vesile kıldı. Çok çalışıp çok çileler çekerek  Allahın izni keremiyle  bir çok zorluğu yenmeyi  başardı. Geçmişini bilmeyen  insanlar geleceğini bilemez.  Geldiğimiz noktayı  iyi değerlendirerek insanımızın  maddi ve manevi geleceğine daha iyi yön verebiliriz.            Can dostlarım  Hiç birimiz dileyerek ve isteyerek  akraba ve komşu olmadık. Öyle ise bizi düşen  mevcut durumu en iyi değerlendirerek  insanlarımızla en iyi  en samimi ilişkileri  kurmaktır. C.Hak bizlere diyor kiEy insanlar  Allah´tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (en-Nisâ, 4/I); Ayrıca Efendimiz (S.A.V)  "Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin" (Buhari, Edeb, 12); diyerek bizlere yol göstermektedir.  Sizlerle daha önce bir çok vesile ile duygu ve düşüncelerimizi paylaşma imkanımız oldu. Çevremiz adına insanımız adına neler yapabiliriz diyerek sizlerle bir çok istişare ve çalışmalar yaptık.  Her bir çalışma kendi çapında olumlu  neticeler verdi. Bunlar içinde belli bir günde yayla da toplanma  daha bir güzel neticelerle sonuçlandı.  Bu vesile ile  7 kez bir araya geldik. Birlikte  geçmişi yad ederek  hüzünlendik; zaman zaman  birlikte konuşup, şiir söyleyip,  tebessüm ettik.  Gelenler geldiklerinden dolayı bir şey kaybetmedikleri gibi birçok olumlu duygu düşünce ve güzel hatıralarla döndüler.  Bu toplanmalar birçok içtimai ve hayri hizmetlere vesile oldu.  Hepinizin bildiği gibi bundan sonra da bu   hizmetler gayretlerinizle  artarak devam edecektir.  Yine bir  temmuz gününde yaylada toplanmak fırsanıtı C. Hak bizlere nasip etti.  Sizleri aramızda görmek  en büyük sevinç  kaynağımız olmuştur Maddi ve manevi katkılarınızla daha güzel hizmetlere vesile olmak istiyoruz. Özellikle içimizdeki ihtiyarları, kimsesizleri,  imkansızları görüp gözetelim. Onların dualarını alalım.  Bu çalışmalarımızda olabildiğice tüm hemşehrilerimize ulaşmaya gayret edelim. Kimse mahzun kalmasın. Kimseyi kırmayalım. Gönül yıkmayalım. Gönüller yapalım. Asla dedikoduya vesile olmayalım. Asıl olan işin özüdür teferruat bizi  meşgul etmesin.Zamanın gözü gözü yaşlı figanisi deği gibi ;       Aç herkese, açabildiğin kadar sineni; ummanlar gibi olsun İnançla geril ve insana sevgi duy; kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül.. düsturuyla  herkesi kucaklamalıyız.   Yine Yunus Şöyle der ; bir hastaya vardın ise bir tas su verdin ise yarın anda karşı gele Kevser şarabı içmiş gibi,  Bir farkir ördün ise bir eskişe verdin ise yarın anda karşı gele atlas libas giymiş gibi.  Bu duygular Barışın türkülerinde şöyle dile gelir    Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı            Bir fakiri görüp,  gözetebiliyorsukş, bir ihtiyarın elinden tutabiliyorsak. Bir yetimin başını okşayabiliyorsak.  Bir hasatayı ziyaret edebilirsek.  Bir mahsunun gönlünü yapabilirsek. İş te kardeşlerim hayat budur mutlulukbudur.  
          Gelin hep birlikte  “Kini yapraklara yazalım, sonbahar geldiğinde kuruyup dökülsün diye. Öfkeyi karlara yazalım, güneş çıkınca eriyip yok olsun diye. Nefreti bulutlara yazalım, rüzgâr çıkınca dağılsın diye. Sevgiyi insanların gönlüne yazalım tüm cihana  yayılsın” diyelim.  Bu vesile ile en kalbi sevgi ve saygılarımı sunarım. Hakkınızı helal edin.  C.Allaha emanet olunuz.  Sevgiyle kalın, hoşça kalın benim güzel dostlarım.  

 

11.Haziran.2009

M.ŞEN  

 KONYA                                                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                            Saygıdeğer Büyüklerim ;                Sevgili Küçükler, Kıymetli  Arkadaşlar ve  bizleri  kırmayıp bu mutlu  günümüzü bizlerle paylaşan değerli  misafirler  8. ci sini düzenlediğimiz  Yayla Günü’müze hoş geldiniz.                             Şimdiye kadar 7 kez düzenlediğimiz bu günümüzde   geçmişi anma  dostluğu pekiştirme, gelecek nesillere aktarabileceğimiz  birlik ve beraberlik örneği,  güzel bir çalışma ortamı.  Köylülerimiz arasında bir dostluk köprüsü kurduğumuzu inanıyorum.                her şeyin  Madde ve maddiyata bağlandığı, bir fincan kahvenin bile hatırının  kalmadığı günümüzde  bir nebze olsun  kaynaşıp  insanlar arasında sevgi bağı kurmak istedik. Zamanla bunun meyveleri  aldık.  Zaman gösterdi ki  biz doğru yoldayız.                            Bu çalışmalarımızda ne ticaret ne menfaat, ne siyaset ne de  farklı bir amaca hizmet ettik,  Yalnız ve yalnız Allahın rızasını düşünerek  halkımıza hizmet etmeyi gaye edindik.   Biz  maddi ve manevi yardım eden herkese teşekkür ederiz.   Buraya kadar gelemeyen arkadaşlara da her zaman saygı duyduk. Hoş görülü olduk.  Çünkü  bizim tek bir amacımız  var o da birlik  ve beraberliktir.   Geçmişimizi anmak, geleceğimize yön vermektir. Unutulmuş garip kalmış bu toprakları hatırlamaktır.  Bun konuda önemli bir başarı elde ettiğimizi zannediyorum.                          Bu toplantıyı yapmak  hiç de kolay olmadı.  Yaklaşık   4  aylık bir çalışmanın sonunda buraya gelebildik.  Bu zaman zarfında  istişare toplantıları,  ev ziyaretleri yaparak,  telefon ve  MSN ile  hemşerilerimize ulaşmaya çalıştık.  Yılmadan, sıkılmadan, canı gönülden gelen fedakarlıklaçalışmalarımızı sürdürdük.  Bu çalışmalarımızda  bize maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen başta, Sayın Mustafa ŞEN,  Mehmet YAVUZ,  Abdullah TAĞMAT,  Yakup TAĞMAT  ve burada ismini sayamadığım  birçok ağabeyimize, gönüldaşlarımıza, fedakar arkadaşlarımıza  canı gönülden  teşekkür eder huzurlarınızda saygılar sunarım.                       Değerli  hemşerilerim, biz buraya bir tabak  pilav için gelmiyoruz. Bunca zahmet, bunca yol  yaptığımız masraf  bu dağ başına gelmeye değer mi ?  Bu  dağ başı denilen yer bizi atalarımızın  gelip geçtikleri  nice  acı tatlı hatırayı bağrında barından  garip vatan toprağımızdır.  Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül  dost ister kahve bahane.  Bizim gayemizde yeme içme değil  tüm hemşerilerimiz arasında  dostluk bağı kurmaktır.                        Sevgili dostlarım;  buraya gelince duygularımız kabarıyor,  hislerimiz  coşuyor,  hüzünleniyoruz,  sevinç gözyaşlarımızı tutamıyoruz.Hepimiz aynı amaçla buraya toplanmış bulunmaktayız.  Burada yaşanları evlerimizde anlata anlata bitiremiyoruz.   İnşaallah  sizlerin desteğiyle nice yıllar   insanımıza bu mutluluğu yaşatmak isteriz.  Bizleri kırmayıp  uzak yollardan aşıp buraya kadar gelen  büyüklerimizi, küçüklerimizi,  annelerimizi, bacılarımızı  canı gönülden kutlar  saygı ve sevgilerimi arz ederim.                        

  Ali KAYA

12         Temmuz 2009

13         Yayla Günü Konuşması           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                              O GARİPLER Sevgili dostlarım ben size bundan 40 sene önce yani 1969 yılı  temmuz ayında yayladaki günlük yaşam hakkında bilgi vermek istiyorum.  Acaba  o zaman  yaylada hayat  nasıldı.  Yayla sakinleri ne yer,  ne içer ne gibi  alet edevat  ev gereçlerine sahiplerdi.  Bu konularda sizi  düşünceye davet ediyorum.     Genelde yaylada ebelerimiz kalır. Gelinler ve çocuklar Köy işlerine bakarlardı.  O garipler yaylada bir çok yokluk ve mağduriyet içinde  yaşıyorlardı. Onlar  yaylaya bizim gibi otobüs,  kamyon, minibüs, otomobil motorsıklet, bsiklet gibi araçlarla değil; yayan ve karakaçanlarla gelir  giderlerdi.              Ekmeklerini kendileri yaparlar,  çarşı pazardan ekmek almadıkları gibi. Tüpgazları,    üçlü ocakları,  fırınları,  mini  fırınları,  tost makineleri,   fritözleri yoktu.       Elektirik denen enerji kaynağı nedir diye sorulsa kimse tarifini yapamazdı.  Ol sa olsa bu bir kıyamet alameti diyebilirlerdi.   Elektirik olmadığı gibi tabi olarak,  lamba, florasanlar,  jeneratörler, aspiratör, vantilatör gibi aletlerde yoktu. Aydınlatma kandil denen basit bir alet ve çıralarla yapılırdı.       Buzdolabı olmayıp,  süt, yoğurt ,ayran ,  keş,   tereyağı gibi  gıda maddeleri evlerin geri tarafında özel bölmeli  yoğurtluk denen yerlerde saklanırdı.      Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektirikli süpürge zaten yoktu. Çamaşırlar  dere kemarında, bulaşıklar  evin önünde leğende yıkanırd.  Güneş enejisi, kat kaloriferi,  şömine, elektirikli  ısıtıcı sobalar mevcut olmayıp insanlar ocakta yanan, karamık, sütlük, karın geveni  gibi çalıların ateşiyle ısınır ve dahi yemeklerini pişirirlerdi.  Şohben, banyo sobası,  kombileri  yoktu. Banyolarını  tenekede ısıttıkları su ile  yapıyorlardı       Saç kurutma makinesi,  ütü,  kilma,  gibi aletlere pek de ihtiyaç yoktu. Evlerinde halı , mobilya, köşe takımı. Halı , kilim,  tül perde, halı  gibi eşyalara pek ihtiyaç olmayıp, sergi olarak  kamış hasır yetiyordu gariplerime,              Karyola, divan,  baza, gibi yatak  takımları gerekmez, onlar  yorganın bir tarafını yatak , bir tarafını yorgan olarak kullanır ihtiyaçlarını giderirlerdi.  Evlerinde, rengarenk boyalar, mozaik sıvalar,  pak pen pencereler, Panelvan kapılar, çift cam pencereler, altın yaldızlı kapı kolları, yalıtımlı duvarları  yoktu. Allahın yarattığı güneş  duvar aralarından evin içine misafir olurdu. Yiyecekleri ve içecekleri de öyle çok değildi.  Cumartesi günleri köyden gelen çıkınlarla gelen az miktardaki yiyeceklerle geçinip giderlerdi. O garipler,  gazete, dergi,  televizyon, nedir bilmezlerdi.  Radyo denen bir alet vardı. Ancak o herkes de bulunmaz. Buralar ancak askere giden oğlanlar elerlide  gezdirerek bir nevi hava atarlardı. Teflonları, cep telefonları; internet siteleri, SMS hatları, yoktu. Dünya ile ancak köyden gelen haberle  yetiniyorlardı.  Onlar  vakıflardan, derneklerden, siyasi partilerden, sosyal ve siyasal yapılanmalardan hiç haberleri yoktu.  Karakol, adliye, devlet ve hükümet olarak ancak Muhtar emmiyi bilirlerdi.  Yine onların,  doktorları, sağlık ocakları , aile hekimleri,  üniversite  hastahaneleri, aylık yıllık muayene ve kontrolleri yoktu.  Onlar pek hasta olmuyorlar. Hasta olduklarında da hastayım  demeyi  Hakka şekva olarak görüyorlardı.  Ebelerimiz  (bizler )  o günlerde  Nuh  Nebi  zamanından az daha  ilerde bir hayat yaşıyorduk.  Ancak aziz dostlarım. O insanlar çok mutluydular.  Hallerinden hiç şikayetçi değillerdi.    Stresleri  sıkıntıları yoktu.   Bu günkü gibi hastalıkları da yoku. Boşanmalar, kavgalar  dedikodu ve kıskançlıklar bu günkü gibi çok  ve yoğun değildi.  Allah onlar cümlesinden razı olsun. Kabirlerini pür nur,  makamlarını  cennet kılsın.  Onları bizlere şefaatçı kılsın
M.Şen/ Konya
Temmuz2009 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa Üretim süresi :0,3047

© 2011 bozkirkarabayirkoyu.com
Karabayır Köyü Web Portalı http://www.bozkirkarabayirkoyu.com

Tam Ekran