OSMAN ARICI’YA
Yurdun yavanı kime bıraktın
Köye hasret gittin çünkü ıraktın
Kalpleri gözleri herkesi yaktın
Çağda asker oldun çıktın vatana
Dünyaya doymandan yettin atana
Hey Mevlam sen nasıl kıydın o cana
Rüzgar esti attı hemen bu yana
Kardeşlerin ağlar hep yan yana
Çağda asker oldun çıktın vatana
Dünyaya doymandan yettin atana
Pınar gibi akan çağlayan gözler
Hıçkıra hıçkıra ağlayan gözler
Ağlama çağlama boşuna hey hey
Çağda asker oldun çıktın vatana
Dünyaya doymandan yettin atana
Kendin öldün fakat adın ölmedi
Senin gibi bir fert daha gelmedi.
Askerde ecelin kimse bilmedi.
Çağda asker oldun çıktın vatana
Dünyaya doymandan yettin atana
Osman kanın kanın kırmızı kanın
Diyarı gurbette çırpındı canın
Yalnızca kaldı Müslüme Hanım
Çağda asker oldun çıktın vatana
Dünyaya doymandan yettin atana
Yaylada hem köyde gezdik bile
Devranla attılar seni yad ele
Kalemim burada geldi bak dile
İşte kara toprak seni de yedi
Doğan sana ruhun şad olsun dedi.
ALİ TAŞKIN DOĞAN
945
Hamidiye
Bu şiir 1945 yılında Askerlik vazifesini yaparken vefat eden
Abdürrezzak oğlu Osman Arıcı için yazılmıştır.
ÇOBAN İDİM
Çarıklar giyer azık alırdım.
Gece karanlığa girip dalarak
Dağlarda sürümle yalnız kalırdım
Kavalımı derin derin çalarak
Davarımı yayar hey hey diyerek
Issızca dağlara uzaklaşarak
Kepeneği giyer üzüm yiyerek
Çiçekli dağlarla kucaklaşırdım
Çanları dizdim mi nareni taka(1)
Ses sese karışır dağlar dinlerdi.
Pınarlar dereler kuşlar her yaka
Seslenir seslenir sesle inlerdi.
ALİ TAŞKIN DOĞAN
(l)- Çan çeşidi
945
Hamidiye
BEN
Asırlarca dünyayı avucunda gezdiren
Aslında aslanının Miletlere sezdiren
Haddini bilmeyenin kemiğini ezdiren
Cihangir bir milletin oğullarındanım ben
Çarıklar giyerek toprağa terler döken
Sökülmeyen kırları kazmalarıyla söken
Öküzleri koşup da tarlaya buğday eken
Ekici bir milletin ekicisiyim ben
Elimde tek mavzerle tayyareyi düşüren
Karşısında düşmanı kurşunuyla pişiren
Bir kurt sürüsü gibi hudutlardan aşıran
Piyade bir milletin piyadesiyim ben
Ülkesinde kocaman sarayları kuran
Eserlerine oyma çini nakışlar vuran
Dünyada da ün alıp dillere destan duran
Sanatçı bir milletin sanatçıyım ben
Al atıma vurunca köseleden eğeri
Bütün milletler bilir denir bunun değeri
Nal şakırtılarından sarsar inletir yeri
Süvari bir milletin süvarisiyim ben
ALİ TAŞKIN DOĞAN
VAH YAZIK DEYİN
Şu dünyada vücudum kasnak gibi dönmezse
Gideceğim köylerin yası iyice dinmezse
Güçlükleri hakikat olup iyice yenmezse
İşte o zaman bana vah yazık olsun deyin
Eğer benim sözlerim bir hakikat olmazsa
Her sahası kıymetli bitkilerle dolmazsa
Söylediğim şu sözler hep yerini bulmazsa
İşte o zaman bana vah yazık olsun deyin
Her sabah bir rüzgar gibi esivermezsem
Bir bent yapıp da sular gibi kesivermezsem
Uygunsuzları sular gibi arka katmazsam
İşte o zaman bana vah yazık olsun deyin
Gereken güçlükleri ta başından ezmezsem
Kurnazlık yapanların hilesini sezmezsem
Köyümü canlandırıp bahtiyarca gezmezsem
İşte o zaman bana vah yazık olsun deyin
Nihayet rüzgara bir gün girip gideceğin
Yarasını sarıp da bahtiyar edeceğin
Her sütundan bir gedik bir de yol gideceğin
Asra uygun bir yoldan uyarak gideceğin
ALİ TAŞKIN DOĞAN
945
Hamidiye