E F S A N E
Milattan önce, tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Hititlerden bir imparator halkıyla bu Karabayır Köyü?nün olduğu yerden geçerken konumu itibariyle çok hoşuna gider ve burada konaklarlar. İmparator çevreyi gezerken muhteşem manzaralar karşısında mest olmuştur. O zamanlar Kuz Dağı çamlar, Ardıçlar ve ladin ağaçlarıyla sımsıkı bir orman halindedir. Kılıç Dere kaynağından görkemli bir şekilde su aktığını gören imparator kendinden geçmiştir. Bitki örtüsü, ağaçları ve iç indeki hayvanları gördükçe buranın güzel bir yerleşim yeri olabileceğini düşünmektedir. Daha sonra Ceviz Arasında ki meyve ağaçları ve Pınar Başı?nda bulunan kaynak suyu görür ve buraya yerleşmeye karar verir.
Günlerden bir gün Burun Kuzu Tepesi?nden köye doğru bakarken buraya büyük bir kale yaptırmayı düşünür. Etrafta araştırma yapar, Büyük Hüyük dikkatini çeker. Hemen vezirlerine ve yardımcılarına emir vererek kale yapımı için hazırlık yapılmasını ister. Gavur Harmanı denilen yerin kuzeyinde bulunan küçük bir koruluk görünümünde ki taşlı tepeyi taş ocağı olarak kullanır.
Günlerce kayalar yontulup işlenmeye başlanır. Bir taraftan bir tondan fazla olan kayalar at ve beygirlerle Büyük Hüyük?e doğru sabır ve metanetle çekilir. Kışın bastırmasıyla kale yapımına ara verilir. İnsanlar bu memleketin kış şartlarına hazırlıklı olmadıkları nedeniyle çok zayiat verirler . Kış öyle çetin ve zor geçmektedir ki her tarafta kar alabildiğince yükselmiştir. Akan pınarlar ve dereler donmuştur. Yaban hayvanları bile hayatiyetlerini sürdüremez hale gelmişlerdir. Halktan ölen kişilerin cesetleri Küçük Hüyük Tepesi?nin Kuzey yamaçlarına gömülmüştür.
Baharın gelmesiyle dereler coşmuş, çiçekler açmış, çetin kışın ardından bambaşka bir memleket olmuştur. İmparator ilk olarak Burun Kuzu Tepesi?ni çok sevdiği için bu tepenin batı yönünde kendisi için taştan bir mezar yaptırır. Kale yapımına kaldığı yerden devam eder. Zengibar Kalesi?nde yaşayan Kral buranın güzelliğini duyar ve ele geçirmek ister. Günler süren savaş hazırlıklarından sonra ordusuyla Hüyük Kalesine doğru harekete geçer. Bu durumu haber alan Hüyük kale?si İmparatoru daha büyük bir ordu hazırlayarak karşı saldırıya geçer. İki ordu Osman Ovası Meydanında karşılaşır. Günler süren çetin savaşlar yapılır. Her iki ordudan binlerce kişi can verir. Her iki tarafın tek arzusu vardır. Bir taraf Hüyük kalesini muhafaza etmek, karşı taraf ise bu kaleyi ele geçirmek ister. Netice olarak akıtılan kan verilen can şu an bizim köyümüz olan topraklar içindir.
İşte uğrunda binlerce kişinin savaştığı ve sonunda can verdiği bu köyü, biz atalarımızdan bedelsiz olarak miras almışken kendi elimizle kaybettik. Verimli arazilerimizin , akar sularımızın, yaylalarımızın, meralarımızın, korularımızın kıymetini bilemedik. Bilinçsiz bir şekilde şehre akın ettik. Acaba ne kazandık, nelerimizi kaybettik. Şimdi soruyorum size şehirlerde ne kazandık kaybettiklerimizden başka.
Ahmet AKSEL
21. Nisan 2012
Karatay /Konya