TESBİH MERASİMİ
Sonunda yeniden bir hikâyede daha buluştuk sizlerle.
Günler birbirini kovalarken bizde zamandan güzel şeyler almak için heybemize elimizi çabuk tutup ,arada dostlarla birlikte geziyoruz ,görüyoruz.
Yine onlardan birisini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik.
Bazen az çoğa bedeldir denir tamda öyle oldu. Az ve öz bir grupla yola revan olduk.
Aramızda birbirinden kıymetli dostların olduğu hepsi de ayrı ayrı özel ve güzel bir gruptuk doğrusu.
Bazen durduk bazen yürüdük. Bazen konuştuk bazen sustuk. Bazen ağladık bazen güldük.
Sonunda varacağımız yere vardık.
Hiç böyle bir karşılanma beklemiyorduk. Tam biz araçtan indik. Birde ne görelim. Köydeki bütün insanlar bizi karşılamaya gelmişler sağ olsunlar. Bununla kalsalar yine iyi daha da önemlisi biranda kendimizi meyve bahçelerinde meyve toplarken bulmayalım mı. Ceviz ağaçları, elma ağaçları üzüm bağları ne ararsan var. Hepsinden istediğiniz kadar alabilirsiniz demezler mi. Ne kadar teşekkür etsek azdır. Ne varsa bizim insanımız da var yurdum insanı her yerde kendini belli ediyor. Sıcak ,samimi, doğal, cefakar, çilekeş bir lokma ekmeği bile paylaşmadan içi rahat etmiyor işte.
Şehirde yaşayan ayrı bir güzel köyde yaşayan ayrı bir güzel.
Daha sonra tören yerine geldik.
Hepimiz ilk defa böyle bir törene katılıyorduk.
Bozkır da ölen kişilerin yakınları onların hayrına bir tören düzenlemişler. Bütün köylüler yakın ve uzak yerlerden gelenler bu tören için toplanmışlar.
Kısaca anlatmak gerekirse ?Tesbih Töreni? şöyle bir şey. Çok büyük taneli tesbihler herkes tarafından ortak bir şekilde çekiliyor. Ne kadar güzel ve anlamlı bir şey değil mi. Birlikten kuvvet doğar sözünün ne kadar doğru olduğunun bir göstergesi sanki. O pozitif enerji herkesin aynı anda aynı şeyi yapması, yani beraber yapması görülmeye değer şeydi doğrusu.
Tören sonunda hocanın çok içli ve içten dua etmesi insanın ister istemez içine işliyor. Kim olsaydı etkilenirdi elinde olmadan
Daha sonra birlikte namaz kılmak isteyenler cemaat oluşturup namazlarını eda ettiler. Bizim dostlar boş durmadı tabii ki de bu arada .Bazen röportaj yaptılar, bazen fotoğraf çektiler.
Hepsi de birbirinden güzel karelerden oluşan fotoğraflar. Anıları ölümsüzleştirmenin en güzel yollarından birisi. Onların da yeteneği bu olsa gerek. Doğrusunu söylemek gerekirse bu işte kimse ellerine su dökemez bence. Hepsi de birbirinden yeteneklidirler, sağ olsunlar benim dostlarım.
Hatta fotoğraf çekme işini o kadar abarttılar ki, yeri geldi gölgelerinin bile fotoğrafını çektiler. Bizimkilerin elinden ne uçan ne kaçan kurtulamaz o konuda. Kurtulabilene helal olsun. Bazısı da gölgelerin resimleri çekilirken üstüne basmamaya azami şekilde gayret sarf ettiler. Düşünebiliyor musunuz. Ne kadar hassas, duyarlı ve düşünceli dostlarım var benim. Birisinin gölgesine basmaktan bile çekiniyorlar.
Daha sonra hep beraber yemek yemeye başladık.
Yemek olarak Bozkırın Karabayır köyünün geleneksel hale gelen yemeklerinden vardı. Bulgur pilavı üzerinde haşlama et, yanında ayran yoğurt çorbası, üzüm ve soğan. Soğan olmasına herkes çok şaşırdı bende dahil olmak üzere. Ama bu yörenin olmazsa olmazıymış yemeklerinin yanında. Başta yemekler yetmez mi yoksa diye düşünülse de.
Ne kadar çok kişi olursa olsun toplu şekilde yenilen yemekler ne hikmetse her zaman yetiyor da artıyor bile. Tadı da bir başka oluyor .Aynı yemeği başka yerde yesen aynı tadı alamazsın.
Nerdeyse birbirini hiç tanımayan insanlar bir araya geliyor ne kadar ilginç bir şey. Tadına doyum olmuyor yedikçe yiyesi geliyor insanın. Buranın havası da suyu da bir başka oluyor. Dualı olmasının da etkisi yadsınamaz tabii ki onu da unutmamak gerekir.
Sohbet muhabbet de oluyor tabii ki ister istemez haliyle. İnsanın böyle bir ortamdan sıkılması pek mümkün görünmüyor. Ne kadar ayrılmak istemesek te ayrılmak zorunda kaldık. Aklımız ve kalbimiz orda kaldı. Bir daha yolumuz ne zaman düşer bilinmez. Zaman ne gösterecek bakalım.
Umarım en kısa zamanda tekrar yolumuz düşer diye umut ediyorum.
Aa unutmadan söyleyeyim daha önce de gelmiştik. Onu da başka bir hikâyede anlatayım.
Bazı yollardan geri dönmek istemez ya insan işte bizde bu güzel atmosferden ne kadar ayrılmak istemesek te ayrılmak zorunda kaldık.
Dönüşte bir kaç yere daha uğradık.
Onlardan birisi iki kız kardeş çilek bahçesi yapmışlar. Kendi hallerinde iki kardeş geçinip gidiyorlar. Bu zamanda takdire şayan bir şey görüşmeleri bile mucize iki kardeşin bir araya gelip, birlikte iş yapmaları ütopya gibi görünüyor galiba. Hele bir tanesi var ki görseniz ne kadar farklı birisi.
O görüntüsünün arkasında nasıl biri olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Görünüş aldanmayın sözünü o kadar güzel ispatlıyor ki. Kimde ne hazineler var bilemezsiniz. Sakın yanlış anlaşılmasın kılık kıyafet tâbi ki önemli ama insanları dış görünüşüne göre yargılamak kimsenin haddi değildir.
Yani nasıl anlatsam nice elbiseler gördüm içinde insan yok nice insanlar gördüm içinde insan yok. Sözünün adeta vücut bulmuş hali gibi. Mimar mühendisi olan bir hanımefendi kendisi çok ilgimi çekti. Okumuş kendini her yönden geliştirmiş. Asıl olan ruhtur beden geçicidir önemli olan ruhunu güzelleştirmek deriz ya tam olarak böyle. Kendine hayran olmamak elde değil. Muhabbetine doyum olmuyor.
Aramızda çok güzel bir bağ oluştu. Çok cana yakın, sevecen sevgi dolu. Aslını unutmamış. Büyük şehirlerde yaşamış kültürlü bilgili aydın bir kişi.
Evet asıl mesele insanın içinde bir güzellik olması dışı bir şekilde güzel olur. İçinin güzelliği dışına yansır zaten. İçi güzel olanın dışı da güzel olur. İçi çirkin olanın dışı da çirkin olur.
Daha sonra tekrar gelmek şartıyla oradan da ayrıldık.
Bozkır'a gidip te meşhur tahin pekmezinden yemezsek olur mu. Bir güzel afiyetle yedik tabii ki.
Biz tatlı yemek için gidiyoruz diye düşünüyoruz da aramızda birisi var ki. Onun tatlıyla arası pek iyi değil o da acıyı çok seviyor. Ben de diyorum ki her zaman hayatın kendisi acı biraz tatlandırmak gerekmez mi. Her zaman öyle diyor şakalaşıyorum. Umarım kırılmıyordur. Sevdiğim için şaka yapıyorum tabi ki .Ne zaman bir araya gelsek o arkadaşla aynı şeyleri yapıyoruz.
Daha sonra geze geze Konya'ya döndük.
Herkes evine gitti.
Emeği geçen herkese, özellikle tesbih merasimi organize eden Mustafa Şen ve Ali Kaya beylere çok teşekkür ederim.
Şükran PINARCAN
Fısıldayan Kalemler Org. Yazarı