ALIÇLI BOĞAZDAKİ GEVENLER
Çetin geçen kış mevsiminin ardından ilk cemre havaya düşmüş;
hala soğuk kendini derin derin hissettirmekte... Üst üste yağan kar bir metreyi geçmişti. İkinci cemre suya düşmüş; karla karışık sulu sepken yağmakta... Esen boz yel güney cephelerde karları kısmen eritmiş; eriyen kar dereleri coşturmuştur. Kış mevsimi çokları azaltmış, azları bitirmiştir. Her bir evde on-on beş davar, iki inek, düğe, dana, öküz, eşek derken ortalama 20 baş mal bulunmakta... Güzden stoklanan, saman azalmış, gazeller ve yapraklı çalılar bitmiştir. Hayvanların yayla ya gitmesine daha iki aylık bir zaman vardır. Köyün ileri gelen kadınları çeşme başında konuşmakta " ne yapalım komşular geven zamanı geldin mi? uşakları göndersek karın kalktığı yerlerden geven kazılır mı"? diye söz ederler. İçlerinde gün görmüş olan Ali Çavuş?un hanımı "vakit geldi gayri komşular cemilelerde geven kazılır. Gönderin çocukları, başlarında çoban olarak ben giderim" der. Bunu duyan Sıdıka Abıla "durmayın komşular geven berekettir. Hayvanları iyi besler, iştahını artırır sütünü çoğaltır, etini lezzetlendirir. Yaylanın geveni olmadan bu mallar doymaz." der. Bunu duyan köylü kadınlar benim oğlan da gitsin, benim kız da gitsin diyerek kavil kurarlar. Eşeklerin urganları, semerleri ve yemleri hazırlanır. Azıklar katılır akşamdan. Gecenin on iki sinde her evden bir kandil yanar. Kız Aslantaş'lı ne durun, haydi, Leyla gelin, Bediş Kızı, Ayşe Gelin, Emiş Gelin, Kübra Gelin, Naziye Gelin, Kız Hoca köylü, Müslime Gelin ne durursun haydi yola çıkıyoruz diye. Herkes birbirini uyandırmıştır. Yola çıkarılacak çocuklar yarı uykulu vaziyette giydirilir, kuşatılır.
Her birinin başında allı yeşilli poşular bağlanır. Bu çocuklar içinde Mahmud?un Mehmed'in Mehri, İhsan?ın Elif ve Cemal, Mehmet Çavuş?un Leyla ve Yunus, Koca Mehmet?in Abdurrahman, Musa Dayı?nın Fatma ve Bekir, Ismahan Gelin?in Şevki ve Gülkadın, Hasniccenin İsmail oğlan, İbrahim Hoca?nın Tahsin oğlan. İbrahim Dayı?nın her iki eşi, daha bir çokları, tabi başlarında Ali Çavuş hanımı toplamda 18 kişi ve 18 eşek olmuştur. Gecenin üçünde kervan yola çıkar. Yolcuların elinde bir el feneri dahi yoktur. Hava hafiften yağmur, bazen kar çiselemekte... Uğurlayanlar korkmayın çocuklar hava ıldıza çevirdi gayri yağış pek yok derler. Patika yollar karlı, kar olmayan yerlerin bir kısmı çakıllı - taşlı, bir kısmı çamurludur. Gevene giden yalnız bu insanlar değil, Yunuslu dan başlarında Yörük Kızı olmak üzere, Huri kızı, Urgancının büyük gelin, Sarı Kız, Bayram Ağanın gelinleri, Aslantaş'lı, Mühtü'nün hanımı, Ekizin kızları, Kozağaçlı, Kara Ahmet?ın hanımı ve adını unuttuğumuz daha başka kimseler 15 eşekle yola çıkmışlardır. Aynı şekilde Kovanlık ve Soğucak köylüleri günler öncesinden başlamışlardır geven işine. Yolda kervanlar bir birine karışır. Yolcular bir taraftan soğuk ve yağmur-karla uğraşırken diğer taraftan çok korkmaktadırlar, onun için birbirlerini yakın takip etmekteler. Kimisi hayvanlara biniyor, kimisi yayan yürüyor. İçlerinde büyük bir erkek yoktur. Bu duruma Yunusludan Askerin Kızı bir çare bulmuştur. Yolculardan az irice olan kız çocuğunun kazmasını omzuna vermiş, "Musa Dayı! daha yolumuz var mı"? diye seslenmektedir. Taşlı çamurlu yollardan, küçük büyük derelerden, bir metreyi aşan karlı yollardan aşılır. 1800 metre rakımlı tepelerde kurulu yaylaya varılır.
Sabah ezanı vakti Kuru Dere Yamaçları?na, Meydancık Düzü?ne yayılır uşaklar. Yunuslu uşakları Armutlu Tümek, Bayla Sırtları?na doğru dağılırlar. Ancak kar henüz kalkmadığından tepelerin güney tarafları tercih edilmektedir. Biraz daha iş bilenler Kıble Pınarı, Çamurluk Sırtları ve Alıçlı Boğaz?a kadar uzanırlar. Bu yörenin her tarafında güzel gevenler vardır. Ama Alıçlı Boğaz?ın gevenleri başkadır. Daha iri, daha köklü ve kazması daha kolaydır. Tüm kervancıların hedefinde Alıçlı Boğaz gevenleri vardır. Gevenler kazma ile yirmi santim kazılır, el bıçkısı ile kökünden kesilir. Toplanan gevenler yığın yapılır. Yakılan ateşte gevenlerin dikenleri ütülür. Simsiyah olur gevenler. Yükünü yetiremeyen Gülkadın Kız dayısının kızı Fatma'dan yardım ister. Bunu duyan dayı kızı gelir ona yardımcı olur, yükünü yetiriverir. Zeminin ıslak olması nedeniyle bir türlü ateş yakamazlar, tek çare olarak ellerindeki kazmanın sapını kırarak talaş elde ederler. Bu talaşla ateş yakarak gevenleri üterler. Öğle vakti herkes ağzını çözer, ikişer üçer oturarak birlikte yemeklerini yerler. Bu yolcuların azıklarında genellikle yufka ekmek yanında tarhana kavurması, ekmek övmesi, un helvası, kaygana, şalga pilavı, kabaklı, topla pişmiş yumurta?kumpir bulunur. Bu dağ başında karınlarını doyurdukları için Yaradan?a bin bir şükür ederler.
Öğleden sonra gevenler yığın yapılır eşeklere yüklenir. Eşek yüklerken bir birlerine yardım ederler. Öğleden sonra saat iki sularında kervanlar köye doğru yol alır. Kara kaçanların yükü ağır, yolu uzundur. Ama çare yok, onlardan başka kim taşır bu yükleri. Yolda kiminin yükü yıkılır, kimi ara sıra dinlenir. Yine de kervancılar birbirlerinden kopmamaya gayret gösterirler. Bunlardan Gök Oğlan'ın kızı Fatma Abıla'nın eşeği yıkılmıştır. Karabayır?dan bazı yolcular ona yardımcı olur. Ancak Abıla bize bir türkü söyleyeceksin diye pazarlık ederler . Fatma Abıla bir türkü söyler: Karşı ki yaylanın cılga yolları. Çağlayıp gider dere suları. Bize mesken oldu gurbet elleri, Soldu mu yar ömrümüzün gülleri. Suna gelin ağlama, Suna boylum ağlama, Derdi güzel ağlama. İçli söylenen bu ses dağlardan, koyaklara yankılanıp gider. Sıra ile türkü söyler köylü kadınlar. Gün ortasında yumuşayan hava gittikçe sertleşmekte bir taraftan da kar çiselemektedir. Yolcular bir an önce köye vasıl olmak için birbirleriyle yarış halindedir. Kar yağışı yoğunluğunu artırmakta, rüzgar fırtına şeklinde önlerinden esmektedir. En önde Musa Dayı?nın katırı Midilli vardır. Midilli ufak tefektir ancak bütün eşeklerden daha güçlüdür. Diğer eşekler Midilli?nin arkasından yol almakta zorlanırlar. Kervan Kuz Dağı?nın Isırgan mevkiine gelince fırtına daha da şiddetlenir. Yolcular boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Midilli durmuştur. Gitmez gayri öteye. Haydi Midilli, gayret Midilli ne çare Midilli harap ve bitap halde yerinde kala kalmıştır. Eşeklerden bazıları atarlar yükü belen başında. Yağan kar eski karın üstüne 20 santimi bulmuştur. Fırtına şiddetini artırmaktadır. Kervan içerisinde tecrübeli kadınlardan Naciye Kadın "anam bundan gayri yüklerle gidemeyiz. Yükleri yıkalım kendimizi kurtaralım." diye bağırır. Bu durumu daha önce fark eden Yunuslu uşakları yollarını Nura Oluğundan Kovanlık üzerine yönlendirip buradan köylerine ulaşırlar. Köyde kadınlar çığlık çığlığa bağırmaktadırlar. "Ah kuzularımız nerde kaldı. Bu kışta kıyamette" diye. Mümine Kız ağlamaklı bir sesle: "Ay ana! bir kuzuyu nasıl saldın bu kışta dağ başına?" diye ünler. Diğer yandan halası?na giderek: "Ay hala! sen nasıl saldın altı oğlanın bir bacısını bu havada?" diye feryadı figan eder. Yükleri yıkılan eşekler ipten salınmış dana çabukluğuyla köy yoluna koşmaya başlarlar. Yıkılan yükler yol kenarına istiflenir, üstlerine ağır kayalar vurulur. Ancak bunlardan bazıları duramaz bu yamaçlarda. Fırtınanın etkisiyle Düden Seki?sinden aşağıdaki Kılıç Dere Boğazı?na doğru yol alır. Yolcular yükleri düşünmez artık, bir an önce köye ulaşmaya çalışırlar. Akşam ezanı okunurken köye varılır. Her aile çocuklarına kavuştuklarına şükür ederler. Sesler birbirine karışır. Sevinç gözyaşları döker insanlar. Ertesi gün kar yağışı kesilir. Hava güneş açar. Öğleden önce eşekler tekrar hazırlanır. Kimisi Isırgan Başı?ndan kimisi Kılıç Dere Boğazı?ndan yüklerini sararıp götürürler evlerine. Eve gelen gevenler meşe kütükleri üzerinde tahralarla 4-5 santim uzunluğunda kıyılır. Yem olur aç hayvanlara. Köyümüz insanı gevenine kavuşmuştur. Ama büyük bir tehlike atlatılmıştır. Bir kaç gün durulur yeni geven seferleri başlar. Ta ki bahar gelip yaylaya göçülünceye kadar. Zahmeti ağır, çilesi çoktur geven yolculuğunun. Ne çare ki bu çile asırlar boyu yörede yaşayan tüm aşiretlerin ve atalarımızın kaderi olmuştur.
Bu hikaye 1956 yılı Mart ayı başında
Bozkır İlçesi Karabayır Köyünde yaşanmıştır.
Kaynak Kişi:
Musa Kızı
Fatma Şen
Yazan:
Mustafa Şen
28.01.2014
Selçuklu/Konya