GARİP GARİP
Bir gariplik var şu fani dünyada
İnsanlar konar göçer yıkık handa
Ruh bedenden ayrılınca bir anda
Yıkanıp konulan sal garip garip
Bahar gelir açar nevruz lale
Bakmaz mısın şu ibretlik hale
Bülbül hasret kalmış tatlı dile
Solan bu bahçede gül garip garip
Yağmur yağar pınarlar akar
Çağlayıp çorak toprakları sular
Buhar olur, bulutlar göğe çıkar
Akmayan derede sel garip garip
Tohum ek toprağa fidan olsun
Fidan büyüsün meyveye dursun
Bakarsan tabiata bir ibret alırsın
Kuruyan ağaçta dal garip garip
Akşam olur kuşlar yuvaya döner
Bütün yavrular anne diye inler
Düşünenler bunları duyar dinler
Arısız kovanda bal garip garip
Ol ki gariplerin yara saranı
Azdır insanların kafa yoranı
Hiç de yoktur arayanı soranı
Yetimin gönlünü al garip garip
Şafak vakti güneş yeniden doğar
Yeryüzünü başka bir renge boğar
Gelen akşam ömürden bir gün sağar
Girince mezara kal garip garip
Bayram sabahında dostlar bir olur
Seherde ulu divana durulur
Meydana büyük sofralar kurulur
Kimsesizler için el garip garip
Körpe kuzular ana diye meler
Her an için ah ah edip iniler
Bu hasretlik benim bağrını deler
Derdi dermanımı bil garip garip
Saçın ağarır, dişlerin dökülür
Hasta olur, ciğerlerin sökülür
Yalnız bir köşede boynun bükülür
Ağla göz yaşını sil garip garip
Yüce dağ yolunda, çeşme başında
Oturup bir of çekseydim taşında
Garip Ozan yaralı genç yaşında
Kırılan sazımda tel garip garip
Mecnun kimi görse Leyla yı sorar
Ferhat Şirin için kalbini yorar
Yıkık gönlüm sadık bir dost arar
Nerde kaldın ey dost gel garip garip
Toprak suya aç, su akar deryaya
Gece sabırla kavuşur sabaha
Zemheri bahara hasret, hem yaza
Karlı dağda esen yel garip garip
Kışı gördüm, yoktur baharım yazım
Çöllerde gezdim, budur alın yazım
Susmayan ozan, inleyen bir sazım
Kırık mızrabımı çal garip garip
Visali der fani ömür bitiyor
Günler birbirine ardı yetiyor
Yüce Rabbim huzuruma gel diyor
Huzurda titreyen dil garip garip
Mustafa Şen
21 Temmuz 2014
Selçuklu/Konya