Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Konya - BozkırKonya - Bozkır
KARABAYIRKARABAYIR
KöyüKöyü
wwwwww
.bozkirkarabayirkoyu..bozkirkarabayirkoyu.
comcom

Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu

Basın Bülteni Basın Bülteni



İMECE


defa gösterilmiştir

İMECE

İmece:

1- Genellikle kırsal yerleşim yerlerinde, birçok kişinin toplanıp elbirliğiyle bir kişinin tarlasını sürmek, ekinini biçmek, harmanını kaldırmak, mısırını, fındığını toplamak gibi bir işini görmesi ve böylece herkesin bu türden işlerinin sırayla bitirilmesi. (1)

          2- Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi. Bir diğer tanım da birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle bir kişinin veya bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile bitirilmesi. (2)

          3- Sadece Türkçede olan, başka hiçbir dilde karşılığı bulunmayan, Anadolu kültürünün dünya literatürüne armağan ettiği bir sözcük. Herkesin kendi isteğiyle eşit bir şekilde dâhil olduğu, el birliğiyle meselelerin çözüldüğü bir iş yapma kültürünü anlatıyor.

5- İmece geleneği geçmişten günümüze uzanan kültürel bir mirastır. Bu mirası milletimiz Orta Asya steplerinden Anadolu yaylasına, oradan da Balkanlara uzanan tarihsel yolculuğunda muhafaza etmesini bilmiştir. Bazı araştırmacılara göre imece kelimesiyle emgek kelimesi arasında ilişki kurulur ve kelimenin kökeni ??emgek??, ??zahmet çekmek?? ile ilişkilendirilir. Bazılarına göreyse imece kelimesi diğer Türk lehçeleri ve ağızlarındaki örneklere dayandırılarak ??yardım, yardımcı?? anlamlarına gelen ??üme, ümeci?? kelimelerinden türemiştir. (3)

6-  Umacı: Bizim yörelerde; bizden yardım bekleyen, ilgi bekleyen  hediye ümit eden kimse manasında kullanılır. Çoğulu umacılardır. Bu kelime  bazı sözlüklerde  korkunç varlıklar olarak tanımlanmışsa da; bizim yörede bu tür varlıklara ?öcü? denir. Hal böyle iken imece kelimesinin  ?umacı? kelimesinden ses değişimi ile evrildiği kanaatindeyim. (4)

İmece kelimesi; bilinen en eski Türkçe sözlük olan Divanı Lügati Türk?te geçiyor. Türklerin yardımlaşma ve karar almak için toplandıkları da tarihi araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. 

Zorlu doğa koşullarında insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için çok çalışmaları gerekir. Kırsal alanda, yüksek dağ köylerinde yaşama koşulları daha da ağırdır. Onun için insanlar oymaklar, obalar, köyler şeklinde yerleşmişlerdir.  Aynı yerleşim yerinde yaşayan insanlar kendi aralarında yardımlaşmak ve dayanışmak zorundadır. Bu yönüyle imece gönüllülük esasına dayansa da bir zorunluluktur.      

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde tanımlandığı gibi imece uygulamasını iki ana konuda incelememiz gerekir.

1-Köyün, kasabanın, kamunun ortak ihtiyaçlarını bedenen ve madden karşılama,

2-Bireylerin ve ailelerin ihtiyaçlarını, bedelsiz, ödünç olarak, sıraya koyarak; bedenen ve madden karşılama  

1. Kamu giderlerinin karşılanması:

  Köylerimizde, kırsal yörelerde, devlet hizmetinin uzanamadığı hallerde, tarihsel süreç içerisinde halkımız ortak ihtiyaçların karşılanmasına isteyerek, bazen zorunlu olarak iştirak etmiştir veya iştirak etmek zorunda kalmıştır. Bu tür hizmetler de gönüllük esas olsa da zaman zaman köy tüzel kişiliği, kamu otoritesi mecburi kılmıştır. Bireyler bu tür hizmetlere iştirak ettikçe, çevrelerinden övgü, aferin, dua, iyi dilek ve temenniler alırlar. Şayet bireyler bu tür çalışmalara katılmazsa, yadırganır, ayıplanır, dışlanırlar. Bazı hallerde köy tüzel kişiliğinin, kamunun yaptırımlarına maruz kalabilirler.

Bazı yörelerde bu tür çalışmalara angarya denir. 

Angarya: Bir kimseye ya da bir topluluğa hiçbir ücret ödemeksizin ve zorla, baskı ile yaptırılan iş.(5)

Angarya bedenen olabileceği gibi para şeklinde de tahsil edilebilir. Para tahsilatına  ?salma? da denir.

Köy, kasaba, kamunun imece ile yaptırılan hizmetleri:

1-Cami ve imam lojmanı yapımı. 

2-Okul ve öğretmen lojmanı yapımı

3-Köy odası, köy konağı yapımı

4-Mezarlıkların yapımı, bakımı

5-Şehir yolu, köy içi yolu, yayla yolu, bağ-bahçe yollarının yapımı, 

6-Köy çeşmeleri, kır çeşmeleri, pınarlar, su kuyuları, su depoları,  havuzlar ve arklar ve su kanallarının yapımı, tamir ve bakımı.

7-Ortak kullanılan ahırların, ağılların, hayvan barınaklarının yapımı.

8-Çamaşırhane ve yunakların yapımı

9-Orman arazilerinin, koruların tanzimi bakımı ve korunması

10-Meraların, otlak ve yaylakların tanzimi ve korunması.

  • 11- İmam, öğretmen, çoban, bekçi ve konukların ihtiyaçlarının karşılanması.

12-Sergi yerleri, harman yelerinin tanzimi gibi daha birçok ortak hizmetin yapılması için halkımız imece yolu ile çalışmalara iştirak eder.

Angarya denince halkımızın ilk aklına gelen yol vergisidir. 

Osmanlı Devletinde Yol Vergisi:

Osmanlı Devleti?ndeki yollarla ilgili olarak üç nizamname bulunmaktadır. Bunların birincisi 1853, İkincisi 1861 ve üçüncüsü de 1869 yıllarına aittir. İlk iki düzenleme pilot uygulamalar olup, 1869?daki düzenlemenin genel olduğu görülür.

23 Şubat 1862 tarihli ?Memalik-i Mahrûse-i Şahâne Yollarının Tanzim ve Tesviyesi Hakkında Nizamname? ile 18-60 yaş arasındaki sağlıklı erkeklerin ücretsiz olarak yol yapımında çalıştırılmaları şartı getirilmiştir. Bu kişilerin yük, araba ve hayvanları da kamu yollarının yapımında çalışmak zorunda idi. Devlet memurları, imamlar, mektep hocaları, papazlar, hahamlar ve yol çalışmasına yönelik kayıt defterleri tutmakla görevlendirilecekler yol çalışmasından muaf tutulmuşlardır. Amele-i Mükellefe kapsamında çalışacak yollar dört sınıf olarak belirlenmiştir.

?Turuk ve Meabir Nizamnamesi? ne göre ülkedeki karayolları dört kısma ayrılmıştır. İstanbul?a vilayet merkezlerini bağlayan yollarla, önemli iskele ve demiryollarını bağlayan yollar ?Sultani yollar? (devlet yolu) olarak adlandırılmışlardır. Vilayet merkezleri arasında ikinci ve üçüncü derecedeki yollar (sancak yolu), kaza-köy yolları da dördüncü derecedeki yollar olarak gruplandırılmıştır.

Nizamnameye göre ahalinin erkeklere yol inşaat ve bakımında, beş senede yirmi gün çalışma yükümlülüğü getirilmiştir. Bu yükümlülük, belirli zamanlarda bedenen çalışmak veya yol yapımında hayvanını kullandırmak biçimindedir. Yollarda çalışacakların mükellefi yet yaşı da 18?den 16 yaşına indirilmiştir. Ancak özürlü olan ve özürleri geçerli sayılanlar istisna tutulmuştur. (6)

Cumhuriyet  Döneminde Yol Vergisi:

19 Ocak 1925 tarihinde 23 maddeden oluşan  542 sayılı ?Yol Mükellefiyeti Kanunu? çıkarıldı. Bu kanuna göre 18-60 yaş arası erkekler yol vergisine tabi tutulmuş, ancak sakatlığı tespit edilen fakirler, öğrenciler istisna kılınmıştır. Bu kanuna göre mükellef olanlar dört işçi yevmiyesi kadar nakit  veya  6-12 gün yol inşaatlarında  çalışmakla  yükümlü olması kararlaştırılmıştır. 1929 yılında yılda 10 gün çalışma yükümlülüğü veya 8 lira ödeme kuralı getirilir.

Osmanlı döneminde başlayan ?Yol Vergisi? uygulaması Kurtuluş Savaşı yıllarında, daha sonra da Cumhuriyet döneminde bazı değişikliklerle uygulanmaya devam edilmiştir. Nakden ya da yol yapımında bedenen çalışma şeklinde ödenen vergi gelir seviyesine bakılmaksızın her erkek vatandaştan eşit oranda tahsil edilmiştir. Ancak beş ve üzeri çocuğu olanlar vergiden muaf tutularak nüfus artışının özendirilmesi hedeflenmiştir. Verginin adil olmadığı, haciz, hapis gibi yaptırımları, kamuoyunda eleştiri konusu olmuştur. Ancak yöneticiler bütçenin yetersizliğinden dolayı vergiden vazgeçememiş karayolu yapımı için toplanan para da çoğu zaman eğitim gibi öncelikli başka işlere harcanmıştır. II. Dünya Savaşı yıllarında verginin iki kat artırılması halkın ödeme gücünü oldukça zorlamıştır. Çok partili hayata geçişle birlikte yol vergisine ilişkin tepkiler muhalefetin desteğiyle daha da yükselmiştir. Demokrat Parti iktidarının kurulmasının ardından 1952 yılında kaldırılmıştır. (7)

Cumhuriyet döneminde uygulanan yol vergisi hikayesini bizzat olayın kahramanlarından dinlemiştim. Bozkır, Hadim yöresinin insanlarından yol vergilerini nakit ödeyemeyenler, bu yükümlülüklerini Sarıoğlan- Hadim- Taşkent yolunda çalışarak ifa etmişlerdir. (8)

Angarya uygulamasına diğer bir örnek cumhuriyetin ilk yıllarında köy okullarının yapılmasıdır. Bu uygulama sayesinde kırsal kesimde okul sayısı hızla artmış, kısa zamanda okuma yazma oranı yaygın hale gelmiştir. Cehalete ilmin ışığı yakılmıştır.

2. Bireyler ve aileler arasında imece:

Mevsimi ne göre imeceyi sıralamak istersek; 

Geven Kazma: Dağların karı erimesi ile köylüler geven kazmaya gider,  Geven kazma çok meşakkatli bir işlemdir. Gece yarısı 15-20 kişi ile eşekler işliğinde yola çıkılır. Yirmi kilometre yol aşılarak sabaha karşı 1800-2000 rakımlı tepelere varılır. Öğleye kadar geven kazılır, ateş yakılarak ütülür. Öğleden sonra köye dönülür. Geven hayvan yem katkı maddesi olarak kullanılır.

   Bağların kazılması, budanması. Tarlaların, bahçelerin sürülmesi,

   Öküz değişiği: Kırsal yörelerde her ailenin bir öküzü olur, çok az kişide iki öküzü olur. Tek öküzü olanlar en yakın komşusu veya akrabasıyla öküzleri sıra ile kullanırlar. Buna öküz değişiği denir.

Yaylaya göç:  Köylüler yaylaya hep birlikte göçerler. Günler öncesinden yaylaya göçüleceği ilan edilir. Belirlenen gönde şafak vakti tüm köylüler kervanlar eşliğinde yola koyulurlar. Yayla göçü birlikte yapılmak zorundadır.

Çoban yemeği: Oba sakinleri tarafından çobana sıra yemek ile verilir.  Buna keşik denir. Davar, oğlak, sığırlar, danalar,  koçlar, öküzler, tekeler ayrı ayrı sıra ile güdülür.

Süt değişiği: Obalarda elde edilen sütlerin en kısa zamanda yayılarak ayran ve yağ yapılması için; iki komşu değişik olur. Bir hafta sütler birinde, ikinci hafta diğerinde toplanır. Süt çömlekleri çöplerle ölçülür süt boyu işaretlenir. Biriktirilen çöpler on beş günde bir, çeşme başında mahsuplaşma yapılarak; taraflar arasında alacak veya verecek süt miktarı belirlenir. Bu işleme ?çöpleme? denir.    

Ot, ekin, diken, çakşır ve çayırlar birlikte biçilir. Harman birlikte kaldırılır. Buğday yıkanır, bulgur kaynatılır. Değirmene birlikte gidilir.

Odun kesme, yaprak kesme birlikte yapılır. Ormanın olduğu dağ köylerinde sendene bir gün veya birkaç gün odun kesmek, yaprak kesmek için izin verilir. O gün şafak vakti köylüler koruluk içinde kesime başlar. Her bir hane kendi yığınını yapar. Belirtilen saatte kesim durdurulur. Hiçbir aile kendi yığınını alamaz. Kırk hane varsa kırk yığın hazırlanır. Bilirkişi heyeti seçilir. Heyet yığınlar arasında göz kararı denklik sağlar. Kura çekilir. Her aile kendine çıkan kuraya razı olur.

Yayladan köye göç: Günler öncesinden göç günü belirlenir. Oba sakinleri tarafından o gün için özel kömbeler pişirilir. Çorap, kazak gibi giysiler örülür. Süt kesiği yapılır. Köyden kervanlar gelir. Kadınlar, kızlar en güzel giysilerini giyer; kervanlar yola çıkınca ellerinde tef çalarak, mani söyleyerek yola revan olurlar. Köyün sakinleri; özellikle çocuklar, yaylacıları büyük bir sevinç ve coşku ile bir kilometre uzağında karşılarlar. Çünkü bir yanda ayların getirdiği hasret var, diğer yanda gelen armağanlar vardır.

Ekmek eğleme komşularla birlikte yapılır. Düğünlerde ekmek eğleme, bulgur çekme, odun temini, su temini yemek yapımı diğer hazırlıklar birlikte yapılır.

Köylüler kendi imkanlarıyla imam tutar, bütün giderlerini kendileri temin ederler. İmam bekar ise; yemeği sıra ile verilirdi. Şayet evli ise erzak toplanır. Ayrıca aylık ücretleri verilir.

Üzüm kurutulması,(sergi) bağ bozumu, pekmez kaynatılması, Meyvelerin hasat edilmesi paketlenmesi, satışı komşularla birlikte yapılır.

Ev yapan kimselere ödünç veya ücretsiz işçilik yapılması, nakit yardım yapılması imece konusuna giren işlerdir.

Bağ bahçe sulaması sıra ile yapılır. Köylülerin kendi kuyuları, havuzları olduğu gibi; ortak sulama sistemlerini sıra ile kullanırlar. Herkesin su kaynağından kaç saat yararlanacağı bellidir. Köylüler buna azami olarak uyarlar.

İmece;

1-Yardım, bağış, hediye, atiye, ücretsiz çalışma şeklinde;

2- Ödünç verme, sıra ile iş görme, emanet alma-verme;

3- Birlikte hareket etme, topluca eyleme geçme;

4- Kamu otoritesine uyma şeklide tezahür eden bir davranıştır.

İmece demek, Anadolu demek. Türkiye?ye, Türkçeye ve Anadolu?ya özgü bir kavram. ?Anadolu?nun taşında, toprağında ve kültüründe imece var.? ifadesini kullanmak abartı olmayacaktır. İmece; el birliğiyle sorunların çözülmesi, işlerin yapılması ve yardımlaşma anlamına geliyor.

İmece; Bizim kültürümüzde yaşatmak için yaşamanın, yardımlaşmanın, dayanışmanın, vatan sevgisinin, insan sevgisinin, töreye bağlılığın, kadirşinaslığın, diğergamlığın fedakarlığın, feragatın, başkaları için yaşamanın adıdır. Yalnız insanların değil; tüm canlıların, hayvanat ve nebatatın  özlem duyduğu, bizden beklediği davranış biçimidir. Toplumu bir arada tutan maddi ve manevi bir bağdır.

Ne yazık ki günümüzde, sanayileşme, köyden şehre göç, bireyselleşme,  aşırı menfaatçilik,  ?verme?  duygusunun yerine  ?alma?  hissinin gelişmesi gibi bir çok nedenlerle bu hasletlerimiz azalmıştır. Bunun neticesinde; buhranlar, intiharlar, cinayetler, psikolojik hastalıklar, huzursuzluklar, tatminsizlikler, şükürsüzlükler artmıştır.  

Dileğimiz o dur ki; milletimizin öz be öz harsından kaynaklanan imece uygulaması, günümüz şartlarına göre uyarlanarak devam etmesidir.

 

 

Mustafa Arifoğlu

24 Kasım 2024

Selçuklu Konya 

 

Dip Not:

  • 1-Oxford Languages
  • 2-TDK Sözlüğü
  • 3-Nazan Bektaş Karabat

          İmece Kültürü Ve İmece Kelimesi Üzerine

  • 4-Mustafa Arifoğlu.
  • 5-TDK sözlüğü
  • 6-Nuray Özdemir Tiryaki Prof. Dr.

      Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi

7-  Gülben Mat Ege Üniversitesi Araştırma Görevlisi

      Cumhuriyet Döneminde Uygulanan Yol Vergisi:

  • 8-AliEkizYol Çavuşu

 

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,2578

© 2011 bozkirkarabayirkoyu.com
Karabayır Köyü Web Portalı http://www.bozkirkarabayirkoyu.com

Tam Ekran