SELAM OLSUN BİZİM ELLERE
CAN DOSTLARIM
Alemleri Rabbi yüce yaratıcımız C. Allaha o hamd senalar olsun. Böyle güzel bir bahar günü bizi birbirimize kavuşturdu. C. Hakka Ne kadar Şükür etsek yine de azdır. İki cihan serveri efendimiz M.Mustafa’ya Selatü selam olsun. İlahi Kader bizleri böyle dağlık ve kayalık mekanlarda dünyaya getirdi. Doğup büyüdüğüz bu topraklara kadirşinaslığın bir göstergesi olarak burada bulunuyoruz. Garip dünyamız benzer şartlarda şekillendi. Gözümüzü açtığımız bu köyümüzün ekonomik ve sosyal şartları insanımıza yetersiz geldi. Her birimiz yurdun dört bir köşesine hatta dünyanın çeşitli ülkelerine dağılıp gittik. Fakat insanımız bu durumdan asla yılmadı. Çok çalışarak, çok ıstıraplar çekerek fırsata çevirmesini bilmiştir. Elhamdülillah bu gün Konya da Bozkırlılar olarak alnımız ak yüzümüz açık olarak varlığımızı sürdürüyoruz.
Muhterem kardeşlerim uzak diyarlardan bin bir meşakkete katlanarak dostluk adına gönül yapmak adına buraya kadar geldiniz,. Allah da sizin gönlünüzü yapsın. Allah Cümlenizden razı olsun. Yunus bir sözünde derki Hak çalabım Hak çalabım sencileyin yok çalabım. Ne Sultan ne baylardasın Ne köşk ne saraylarda sın. Girdin miskinler gönlüne edindik durak çalabım der. Cenab Allahın Rızası gariplerin gönlündedir. Onun için bizler buraya gönüller yapmaya geldik Sizler bir araya gelerek dostluk ve kadirşinaslığın en güzel örneğini verdiniz. Bozkır civarında örnek olduğumuz gibi Konyamız da dahi köyümüzün adını hep iyiliklerle duyulur oldu. İnşallah burada yenen yemekler verilen yardımlar, insanların birbirine karşı yapmış olduğu konuşmalar gülümsemeler sadaka hükmüne geçer. Beldemize ve insanımıza gelebilecek bela ve musibetlere engel olur.
Bu noktaya nasıl geldik. 1990-91 yıllarıydı bendeniz yaya olarak Köyden yaylaya geldim. İlk aklıma gelen tabiî ki ebemdir. Ve bu obalarda yaşayan diğer ihtiyar kadınlardır. Benim hayatım da Yaylanın ayrı bir yeri vardır. Hiçbir zaman da yaylada geçen günlerimi unutamadım. Baktım ki yayla evlerimiz yıkılmış obalarımız perişan olmuş. Bu obaların ihtişamlı günleri aklıma geldi. Her taşın başında kendi kendime ağladım, ağladım. Acaba dedim biz geçmişimizi hiç olmazsa bir nebze hatırlasak ebelerimize ,dedelerimize hayır dua etsek diye mahzun ve mükedder olarak köye döndüm. 1995 yılı 25 Mayısında 15-20 arkadaşla yaylada bir buluşma gerçekleştirdik. Bu buluşma doğrusu pek de güzel olmamıştı. Ancak Medyacık düzünde üç beş arkadaşla bu konuyu konuştuk .Yaylada nasıl bir buluşma gerçekleştirebiliriz şeklinde bir müzakere yaptık. Bu fikirler zamanla gelişti 1996 yılının kasım ayında 7-8 arkadaşla sık sık toplantılar yapmaya başladık. Nihayet 1997 yılı 6 Temmuzunda ilk Yayla gününü icra ettik. Bize deniliyor ki bir gayeniz ne dir. Evet bizim gayemiz insanımızı sevgi ve muhabbetle kucaklamaktır. Bu gönül hareketi efkarı umumiye de makes buldu. Bu hareketin mekanı gariplerin mahzunların yüreğidir. Üyeleri başta köylülerimiz olmak üzere Yaratılanı Yaratan hatırına seven tüm dostlarımızdır. Cömertlerin himmeti ile bu birliktelikler yapılabilir. Nihayi gayemiz ise Yaratıcının rızasını kazanmaktır. C.Allahın izni keremi siz dostlarımızın gayretiyle bu günlere geldik. Bazılarımız biraz önde görünebilir. Bunun hiç önemi yoktur. Gerçek fedakarlık yapan kahramanlar sizlersiniz. Sizler olmadan yapılanlar bir anlam ifade etmez. Bu tür hizmetleri bir ibadet neşvesi içerisinde deruhte etmeliyiz. Acizane bu kardeşiniz ömrü yettiği sürece bu tür hizmetlerin takipçisi olacaktır. 9. kez bir araya geliyoruz. Bizler niyetimiz iyi olmakla beraber; belki bu işin usulünü adabını bilmediğimiz için gönül kırmış kalp yıkmış olabiliriz. Hakkınızı helal ediniz. Her toplantımızda birçok hısım ve akrabalarımızla görüştük, tanıştık, kaynaştık. Çok güzel konuşmalar yapıldı. Şiirler okundu. Geçmişlerimiz adına Tespihler çekildi, dualar edildi. Her birisi bir yadı cemil olarak mazide ki yerini aldı. Fiilen toplantımıza iştirak edemeyen hemşehrilerimizin gönlü de bizlerledir. Onlar da bu toplantıların güzel geçmesini canı gönülden arzu ederler. Çünkü onlar da burada geçen mevzuları en az birkaç yıl dillerinde terennüm edecekler.
Geçen Zaman
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğduğum ev. Küçük bahçemiz bağımız
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın, ıstırapla açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak, anmak istiyorum
Nerdesin sen nerde içi dışı nur dolu ebem
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp her şeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak
Gelin hep birlikte “Kini yapraklara yazalım, sonbahar geldiğinde kuruyup dökülsün diye. Öfkeyi karlara yazalım, güneş çıkınca eriyip yok olsun diye. Nefreti bulutlara yazalım, rüzgâr çıkınca dağılsın diye. Sevgiyi insanların gönlüne yazalım tüm cihana yayılsın” diyelim. Bu vesile ile en kalbi sevgi ve saygılarımı sunarım. Hakkınızı helal edin. C.Allaha emanet olunuz. Sevgiyle kalın, hoşça kalın benim güzel dostlarım.
29 Mayıs.2011
Mustafa ŞEN
Karbayır Köyü