Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Konya - BozkırKonya - Bozkır
KARABAYIRKARABAYIR
KöyüKöyü
wwwwww
.bozkirkarabayirkoyu..bozkirkarabayirkoyu.
comcom

Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu

Basın Bülteni Basın Bülteni



TEKECİK OYUNU


defa gösterilmiştir

                                         TEKECİK OYUNU

Mevsim sonbahar, köylülerin diliyle güz. Yapraklar kahverengi sarı, kırmızı renklere benzenmiş. Dağlar, ovalar sararıp, solmuş. Doğa yorgunum yorgun şarkıları söylemekte.

Köyün çalışma çağındaki tüm erkekleri para kazanmak üzere Aydın Koçarlı Ovası?nın yolunu tutmuşlar. Gurbet bu coğrafyanın kaderi olmuş.

Köylüler bir karınca kolonisi gibi durmadan dinlenmeden kış hazırlıkları yapmaktadır. Çünkü Toroslarda kış çok uzun ve çetin geçmektedir. Bunu bilen köylüler düşman taarruzu bekleyen bir ordu misali tüm cephelerde son hazırlıklarını yapmaktadır. Avlularda, ahırlarda, evlerde eksik gedikler giderilmekte, damlara çalca toprağı çekilmektedir. Gündüz güneş yüzünü gösterse de gece ayazı insanları titretmekte. Dağlardan ovaya; ovadan dağlara esen sert rüzgar uğultularıyla gecenin sessizliği bozmaktadır. Bu rüzgarın şiddetine dayanamayan yapraklar tek tek dökülmekte; derelere vadilere dolmaktadır. Bunu fırsat bilen köylü kadınlar dökülen yapraklı gece gündüz demen depolamakta, ahırlara samanlıklara istif etmektedir. Bu yapraklar uzun geçecek karlı kış gönlerinde hayvanlara yem katkı maddesi olacaktır. Ahırlarda en az bir horoz, 5-6 tavuk bir öküz, bir eşşek, bir inek, bir düğe, bir dana, 10-15 koyun keçi vardır. Bu hayvanlar altı ay hazırdan yiyeceklerdir. 

Kışlık için buğdaylar öğütülmüş un çuvalları ve bulgur çuvalları evin ortasındaki uzun koridorun başköşesine konmuştur. Bağlar bozulmuş pekmezler küplere doldurulmuştur. Hane halkının ihtiyacı olan sade yağ ve  keş yayla zamanı yeteri kadar temin edilmiştir. Tarhanalar kaynatılmış ve kurutulmuştur. Salça ve turşu gibi gıda maddeleri büyük emekler verilerek üretilmiştir. Soğanlar damda kurutulmuş kilere doldurulmuştur. Elma kurusu, üzüm kurusu, dağ armudu kurusu, domates kurusu çoktan kilerlere yerini almıştır. Damlarda son kalan  kabaklar içeriye alınmayı beklemektedir. Patatesler, pancarlar, havuçlar, şalgamlar köyün yakın arazilerinde açılan çukurlar kuyulanmıştır. Her kuyunun başına bir çalı, çalının üstünde bir kaya vardır. 

Yine kışlık ihtiyaç olan yakacak odun ihtiyacını köylüler kendi arazilerinde kestikleri ağaçlardan temin etmişlerdir. Ayrıca hem yakacak ihtiyacı için hem de hayvanların yiyecek ihtiyacı için köyün korusundan imece usulü ile yaprak kesimi yapılmış, kesilen yapraklar avlunun bir kenarına örtme şekline istiflenmiştir.

Köyde adeta bolluk ve bereket yaşanmaktadır. Yokluk ve kıtlık uğramaz, gece geçer bu topraklardan. Köy insanı yazın çalışmanın, çabalamanın zor da olsa üretmenin derin hazzını ve özgüvenini yaşamaktadır.

Kasım ayının 8.9.10.11. gülerinde koyunlar-koçlarla; keçiler- tekelerle buluşur. Yörede bu günlere ?Koç Katımı? ?Teke Katımı? denir.  ?Koç-teke katımı? büyük sevgi ve coşku ile kutlanır. Camilerde yatsı namazından sonra sürülerin bereketli olması için dua yapılır,  İnsanlar evlerinden sürünün sağlıklı, bereketli ve verimli olması için dua eder, hayır, verir.  İhtiyar kadınlar: Her evden bir sıcak çıksın diye genç gelinlere öğütler verirler. Bu günler de; Ebem çalı ateşi yanan ocakta tarhana çorbası pişiriyor; bir yandan da anama seslenerek: ?Kızım bizim evden de bir sıcak çıksın. Geçmişlerimizin ruhu için. Sürünün bereketine vesile olur. Bir ocakta sıcak su kaynasa onda fakirin hakkı vardır?  Bunu duyan anam: ?Tamam ana hemen yapayım? der. Anam; o gün veya bir gün sonra  ahşap teknede mısır unu ile buğday ununu karıştırarak hamur yoğurdu. Anam hamur yoğururken;

?Benim elim değil, Fatma Ana?mızın eli bereketli kıl Yarabbi, bereketli kıl Yarabbi!? değini duyardım. Saç üzerinde köylülerin ?mısırlı? dediği bazlamalar yaptı.  Sade yağ sürdü. ?Oğlum bunu harmanda oynayan çocuklara dağıt? dedi. Bakır tepsiye dizdiğim 15- 20 bazlamayı  İmam Dede?min harmanına çıkardım. ?Çocuklar mısırlı?! diye bağırdım. Aşağı harmanda ve yukarı harmanda oynayan 8-10  çocuk koşarak adeta geldiler,  saldırırcasına tepsideki  bazlamaları alıp; bir taraftan yiyerek  bir taraftan  koşarak uzaklaşıp  gittiler. O zaman anladım ki bu çocukların gerçekten bu bazlamalara ihtiyacı var. Evlerde yağlı pişi, kömbe, keşli ekmek, şipleme, mayalı ekmek yapılır. Çocuklara, komşulara dağıtılırdı.  Nohut, mısır karışımı bulgur pişirilir (buna gölle denir); Şalgam, pancar, havuç pişirilir (buna galle denir)  misafirlere ikram edilirdi.

             Köyde diğer koçlar gibi bizim ?Sürmeli kuzu? da dört gözle yayladan koyunların gelmesini bekliyordu. Kuzu dediğime bakmayın sürmeli 3-4 yaşında aslan gibi bir koçtu. Ama elimizde büyüdüğü için gözümüzde hep kuzu kaldı. Sürmeliyi çok seviyor ona ?Sürmeli Can? diyordum. Ağustos ayında köyün koçları davar dan ayrılmış ayrı bir sürü halinde güdülüyordu. Koçlar köylülerin arasından sıra ile seçilen ayrı bir çoban tarafından güdülerek öğle vakti köy yerleşkesinin doğu yönünde boz armut ağacının gölgesinde yatıyorlardı. Aynı şekilde köyün tekeleri de aynı zamanlarda davar sürüsünden ayrılıyor ayrı güdülüyordu. Diğer koçlar ve tekeler gibi benim sürmeli koçum da koyunlarına kavuşmuştu.

Yörük geleneği köyde hâkim unsurdur. Bunun içindir ki köylüler hayvanları çok seviyorlar onlara gözü gibi bakıyor, onların varlığı ile mutlu ve bahtiyar oluyorlar.  ?Mal canın yongasıdır? atasözü köyde bir fiil tezahür ediyordu.  Günlük hayat hayvanların ihtiyaçlarına göre şekillenmekte, çalışma saatleri buna göre tanzim edilmekteydi. Bu düşüncelerden olsa gerek köyde bulunan her bir hayvana değişik isimler konur. bu isimle anılırdı. 

Koyunlara ve koçlara: eğri boynuz, sürmeli, süslü, edalı. çıtak. kıvırcık. nesrin, yaz gülü, gülistan, nergis, deli baş, kısa boynuz, ince kuyruk, eğri boynuz, mor koyun, benekli, kırpık.

Keçiler ve tekelere: kabış, sivri boynuz, kara kılçık, sarı teke, kara teke, gürlek, gök keçi, teke sakal, ak yazmış, ala çebiç, kabak keçi.
      Düve ve buzağılara; Cığalı, goğur, süslü, nazlı, sarı kız,  sarı yayla,  nevruz, sarı maya, nigar, güzel, kibar, ala, oylum, güllü, sultan, dudu kız, bal kız

      Öküz ve tosunlara: kocabaş, ağ öküz, sarı öküz, koca öküz, tozkoparan, boynuz kıran, yorgun, duman, civan.

       Eşeklere; kır eşek, çifte nallı, nalsız, zıpkın, dalgın, nalı kırık, uzun kulak, atmaca.

       Köpeklere; Akbaş, Sarı,  Kaplan, Kibar,  Alaç,  Mati, Coo, Alaca,  Pali, Garip, Gobel,  Gara, Kulaklı, Kostak, Karabaş, Akış,  Akça. Ayaz, Coşkun, Mercan, Latsi, Beyaz, Topsi, Sürmeli, Çakır, Çopur Çomar, Cesur gibi daha birçok isimler verilirdi.

   Koç katım zamanında köyün 9- 17 yaş arası erkek çocukları kendi aralarında çeşitli oyunlar tertip ederler.  Bunlardan en meşhuru ?Tekecik Oyunu? dur. Bazı yörelerde bu oyuna ?Saya Gezme?  denir.  Akşam vakti yatsından sonra bir araya gelen çocuklar ellerinde tefler, çanlar, ziller olduğu halde ev ev gezerler. Her evin kapısında:   

Heyhey! Ağalar Beyler Hey!

Teke kattım duydunuz mu?

Selam verdim aldınız mı?

Verenin bir oğlu olsun.

Vermeyenin kızı olsun.

Onun da başı yağır olsun.

Berakat! Berakat!, Berakat!

Ağalar beyler duydunuz mu?

Selam verdim aldınız mı?

 

 Ekiz ekiz kuzulasın.

 Dördü sekiz kuzulasın.

Tek tekecik tek tekecik,

 Ballı yağlı tek tekecik,

 

Bal olmaz sa, yağ olsun,

Anam babam sağ olsun.

 Verenin evine buğday yağsın.

 Vermeyenin ambarı boş kalsın.

 Hey ağalar, Hey beyler, Hey! (1)

 

Diye bağırırlar.  Her bir evden un, bulgur, tereyağı, yumurta, yoğurt, pekmez gibi yiyecekler toplanır. En son eve geldiklerinde mani değişir:

 

Tekemizin gözü ela

Çabuk olsun Ayşe hala

Honçayı geç getirenin

Keçileri uyuz ola

 

Honça doldu torbalara

Selam olsun babalara

Oğlağımız ala olsun

Sürü dolusun obalara

 

Büyük neşe içinde köyün alt başından giren delikanlı grubu, köyün üst başından çıkaralar. Böylece köyün? tekeciği? oynanmış olur. (2)

       Gençler topladıkları nevaleleri bir evde bir araya getirerek un helvası yaparlar.   Helva pişinceye kadar oyun oynarlar, türkü söylerler. Yörede en çok bilinen Türküler: Aslan Mustafa?m, Hele Hele, Müslime Gelin, Kırat Gemini Almış türküleridir.

 Bu türkülerden:

?Kırat gemin almış yol mu dayanır?
Nazlı yar uykudan uyur uyanır?
Benim döndüm gelin olmuş gidiyor.
Aman Allah buna can mı dayanır? 
(3)

Türküsünü söylerler, eğlenirler.  Helva yemeğinden arta kalan nevaleler belli bir bedelle köylülere satılır. Gençler bu para ile lokum, bisküvi alarak kendi aralarında yerler. Hatırladığım kadarıyla son ?Tekecik Oyunu? İmam?ın Büyük Gelini?nin evinde kutlamış; yengem bize tereyağlı un helvası yapmıştı. Kalabalık köylerde üç dört çuval arpa buğday toplanır. Toplanan arpa, buğdaylar değirmenciye satılır. Elde edilen parayla keçi alınır. Köy meydanında  etli bulgur pilavı pişirilir. Halka ikram edilir. (4)

Kız çocukları ise emsalleriyle evlerde toplanırlar, bulgur içinde nohut fasulye,  mısır gibi tahılları pişirerek yerler.  Mâni söyler, türkü çağırırlar.  Meşhur kaşık oyunu oynarlar.  Bu oyunlarda keçi derisinden yapılmış zilli tef çalarlar.

Bu türkülerden en meşhuru;

Sarı gelin suya gider.

Eloğluna çalım eder.

Çalım etme sarı gelin.

Cahilim aklım gider.

 

Kara kazan kaynamasın.

Atım cirit oynamasın.

Asker oldum gidiyorum.

Nazlı yârim ağlamasın.

 

 Kara çadır is mi tutar?

Yağlı mavzer pas mı tutar?

Ağlar ise anam ağlar.

Elin kızı yas mı tutar? (5)

        Yöre insanı kendi eğlencesini; yakımını, manisini, masalını, güldürü ve ağıtını yılların verdiği bir gelenekle kendi oluşturur.

         Yine aynı günlerde delikanlı köy gençlerini çağırarak ?arkadaşlar, köyümüze karşı görevimizi yaptık, şimdi  (Tuz Ağzı Bağlama) yapacağız? der.  Evlerden toplanan tuz torbalarının ağzını bağlar. Üzerine ?tekecik tuzudur? diye yazar.  Yeni senenin yazında yaylaya göçünce bu tuz sürüye verilir. Bu tuzu saklama, gelecek yılın bu yıldan daha bereketli olması dileğinden ileri gelmektedir. (6)

        Türk milletinin öz bağrından asırlar boyu kopup gelen bu örf, adet ve törelerimiz, milletimizin birlik ve beraberliğine vesile olması, sosyal dayanışmayı sağlaması yönüyle önem arz etmektedir. Bizlere düşen öz kültürümüzü, milli benliğimizi genç nesillere aktarmaktır.     

Mustafa Arifoğlu

2 Kasım 2024

Selçuklu Konya

 

     Dipnot:

1-Tekerleme sözü Anonim

3- Türkü sözü. Ali Ercan Niğde

5- Türkü sözü. Anonim

2-4-6- Hayri Yıldız Hadim

       Dolhanlar Köyü Öğretmeni

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,2637

© 2011 bozkirkarabayirkoyu.com
Karabayır Köyü Web Portalı http://www.bozkirkarabayirkoyu.com

Tam Ekran