Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

Konya - BozkırKonya - Bozkır
KARABAYIRKARABAYIR
KöyüKöyü
wwwwww
.bozkirkarabayirkoyu..bozkirkarabayirkoyu.
comcom

Basın Bülteni Basın Bülteni

Dernek
Dernek Logosu Dernek Logosu



UNUTAMIYORUM


defa gösterilmiştir

 

 

                                  UNUTAMIYORUM.

 

     Çok sıcak bir yaz mevsimiydi. Ortalık güneşten kavruluyordu. Hafif esen rüzgar beni serinletmeye yetmiyordu. Ayağımda  lastik ayakkabılar  cepsiz bir  pantolon   ve yüzüm kapkara kalmış vaziyette. Ebemgil   harmanda  kalburla bir şeyler savuruyordu.  Üzerlerine  güneşten korunmak için  çerge denen  bir  çadır yapmışlardı.

 

      Eebem bitmiş olan  bir makarna poşetinin  içine  biraz kavut  katmış yanıma geldi.  Kuzum şu kavutu al da  hem yiyerek git,  hem de şu  Sorkun?dan dedene buz gibi bir su  doldur gel dedi.   Kavutu çok  severdim.   Yiyerek yola koyuldum.  Giderken Sorkun Çeşmesi  bana çok uzak geldi.   Aklıma hemen  bir  çözüm geldi.  Yolu yarısından daha yakın olan  Ahmet Kınlınç?ın  tulumbasından  testiyi doldurup geri dönmeyi düşündüm.  Zaten tulumbanın suyu da çok soğuktu.  Tasarladığım  şekilde  testiyi tulumba dan doldurup dedemin yanına vardım.   Dede suyu doldurdum dedim.  Kara Ahmet dedem ah gara gözlüm ne çabuk getirmiş suyu diye beni sevdi.   Testiyi  ağzı dudaklarına gelecek şekilde dikerek  suyu içti.  Oh oh  ne güzel  bu Sorku?nun suyu  nerde olsa tanırım ben bu suyu dedi.

 

    İkindi olunca  sıcaktan kavrulmuş bir halde eve girmiştik.  Ev toprak örtülü olması nedeniyle  çok serindi.  Ebem Ocak başını yakıp  dışı isli  çaydanlıkta  bir çay demledi.  Çay  kaynayınca  külün iç ine kumpir gömdük.  Ayrıca  sofrada yoğurtla  karışık  pekmez de vardı. Ebeb yağlığı ser,  kupaları getir, gavenezleri uzat diyordu. Bu sözler benim çok hoşuma gidiyordu.  Dedem yemekten sonra sandık gibi  radyosunun düğmesine basarak , şu radyoyu açayım da  ajansları  dinleyelim dedi.  Ebeb de eline bir eğiçmeç alarak yün eğirmeye  başladı.

 

Akşam eve geldim.  Yemekten sonra  anam haydi Kozağaçlı abılaya mehleye gidelim dedi. Ben de akşamları evlere gitmeyi pek severdin.  Kozağaçlı ebe  yıllar önce  köyümüzde uzun süre muhtarlık yapan kocasını kaybetmiş kendi başına  eski bir evde kalıyordu.  Ocakta çıt çıt yanan ateşin başına oturmuş  elinde tesbih  yanıbaşında mırıldayan bir kedisi vardı.  Bizi her zaman ki gibi  hoş bir şekilde  karşıladı.  Hoş geldiniz ay uşaklar  safa geldiniz dedi. Anam hoş bulduk abıla, akşam şeriflerin hayır olsun dedi. Ben hiç konuşamıyor bazen de anamın arkasına  saklanıyordum. Benim gözüm  aynalı dolaba takılmıştı. Çünkü her gittiğimizde  dolaptan  kırıntı çıkarır bize verirdi.   Yine öyle oldu  aynalı dolaptan  kuru üzüm ve kırık çerez çıkarıp bakır bir sahanda  önümüze koydu.  Başladı eski yaşadıkları olayları anlatmaya. Kozağaç?da hali vakti yerinde bir evin kızı iken  Yunuslu?da  Gedikli?den  Abdürrüzak?ın oğlu Mustafa?nın   kendisi nasıl arayıp bulduğunu, kimlerin dünürcülük yaptığını,  Düğünlerinin nasıl olduğunu, Çelebisi Mehmet

 

 

Emin ile Eltisi Hocaköylü  Hacı Gadın?la düğünlerinin ay gün olduğunu, Kimlerin düğüşü olduklarını, İlk önce Kozağaç?tan kendisini aldıklarını, Kır bir ata bindirdiklerini, sonra Hoca köyden eltisini aldıklarını, Düğün alayının birlikte hareket ederek Karabayır?ın içinden  geçmek istediklerini, Karabayır?dan  bazı kimselerin buna karşı çıktığı, ancak düğün alayının yine de Karabayır?n içinden geçtiğini, davul zurna eşliğinde delikanlıların oynayarak geldiğini, atılan mermilerin yağmur gibi gökyüzün  kapladığını  anlatıp durdu. Ben  bu hikayeleri dinlerken  misafir evinde  uyuya kalmışım. Nice sonra Anam  kak lan gideceğiz gayri dedi.

 

 

Ertesi gün  güneş doğarken  kalkmıştım. Gözlerim uykulu bir şekilde  balkondan güneşin doğuşunu seyrediyordum. Çocukluk aklımla güneş Burunkuzu tepesinin arkasında mı yatıyor  evi nasıldır diye hayal kuruyordum.

 

 

Yaşadığım küçük köyümde   ileri gelen  bazı evlerde  televizyon vardı.  Tek kanallı siyah beyaz renkli,  akşamdan akşama yayın  yapılırdı.  Akşam bir filim  izlemek için televizyon sahibi evin sığırını güder veya  ağaçlarımı sulardım. Oyuncak olarak cebimde üç  bilye,  iki adet  içmediğim için   tadını bile bilmeğim  gazoz kapağı  vardı.  Ama bizler çok mutlu ve yarınlarından umutlu olarak büyüyüp gittik.  Şimdi geriye dönüp baktığımda

Su doldurduğum testimi, harmanda  düğün sürerken kullandığım dirgenimi, buğday elediğim kalburumu, yediğim kavutları, kuru üzümleri, kırık çerezleri, kurutulmuş meyve kaklarını, söğüt dalından   yaptığım düdüğümü,  yedilik demirden yapıp  çevirdiğim çemberimi,  ahırdaki buzağıyı, kuzuları, oğlakları, bahçemizdeki ağaçları unutmak mümkün değil. Unutamıyorum. Unutamıyorum.

 

 

 

 

                                                     AHMET AKSEL

 

 

5 Mayıs 2012

Karatay/Konya

 

 

 

                            

GÖNDERİLEN YORUMLARGÖNDERİLEN YORUMLAR

Ekleyen: MUSTAFA ŞEN 23 Mayıs 2012, Çarşamba 14:16
Bu hikaye beni maziye alıp götürdü. Ahmet kardeşimize bu güzel duyguları için teşekkür ederim. Hikayede adı geçen aile büyüklerimizden ahirete intikal edenlere C.Allahtan rahmet, hayatta olanlara uzun ömür temenni ederim.
YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,3516

© 2011 bozkirkarabayirkoyu.com
Karabayır Köyü Web Portalı http://www.bozkirkarabayirkoyu.com

Tam Ekran